Fazla kilolardan kurtulmak, hayalindeki bedene sahip olmak hemen herkesin hayali. Ama maalesef ki herkes diyet yapmakta ve diyet programlarına sıkı sıkıya uymakta çok başarılı olamayabiliyor. Şimdi size sadece mutfağınızı doğru şekilde organize ederek kilolarınızdan kurtulabileceğinizi söylesek? Yani mutfağınızı öyle düzenleyin ki sabahları kibrit kutusu kadar peynir yemenize gerek kalmadan bile kilo verebilin. Hayal değil, gerçek. Bırakın mutfağınız sizi zayıflatsın.

Mutfak tezgahınız her zaman düzenli ve temiz olsun
Sadece hijyen ve mutfakta daha verimli iş yapmanız için gerekli değil bu kural. Mutfak tezgahınız ne kadar dağınık, ne kadar çok yiyecekle dolu olursa istemsizce eliniz onları yemeye gidecek çünkü. Mesela tezgahta duran çikolatayı kaç kere ağzınıza attığınızı düşünün. O orada olmasaydı onu yemek aklınıza gelmeyecekti bile, değil mi?

Meyveler hariç! Her zaman tezgahın üzerine bir meyve kasesi bulundurun!

Peki ya elinizi attığınız şey çikolata değil de bir elma olsaydı? İşin sırrı şu: Her şey “erişilebilirlik”te bitiyor. Zira tezgah üzerinde görüp aldığınız bir meyve açlığınızı da bastıracağından abur cubur stoğunuza yönelmenizi ya da buzdolabı kapısını açmanızı da bir açıdan engelliyor. Kazanan kim? Siz ve hayalinizdeki kilo 🙂 Az önceki örneğimizde tezgahta bulduğunuz çikolatayı hiç düşünmeden, hatta farkına bile varmadan mideye indirebilme olasılığınızın ne kadar yüksek olduğundan bahsetmiştik.

Ve bir istisna daha: Su, bol bol su!

“Su içmeyi hep unutuyorum ya” diyenler, su içmeye üşenenler için harika bir çözüm de bu. Her şey “erişilebilirlik”te bitiyor dedik az önce, önünüzde bir şişe su görürseniz onu içmeyi anında hatırlarsınız değil mi? Yeterince su içmediğini düşünenler ve kilo vermek isteyenler de mutfak tezgahı üzerinde su şişeleri, sürahileri bırakırsa daha fazla su içtiklerini fark edecekler. “Sular ısınır dışarıda” diye endişelenler ise mini su sebillerinden edinebilirler tabii. Sağlığınızdan değerli mi?

Diğer her şeyi ise mutfak çekmecelerine ve buzdolabına kaldırın

 Yememeniz gereken şeyleri ise göz önünden kaldırın, erişilebilirliklerini sınırlayın. Örneğin tüm abur cuburları tek bir çekmecede saklayın. Ve o çekmeceyi açmadan önce kendinize şu soruyu sormayı alışkanlık edinin: “Aç mıyım? Gerçekten bunu yemeye ihtiyacım var mı?” Zamanla fark edeceksiniz ki eskisi kadar abur cubur tüketmiyorsunuz.

Buzdolabınızda ise sağlıklı yiyecekleri ön tarafa, kalorili yiyecekleri arka taraflara koymaya özen gösterin!

Yine “erişilebilirlik” kısmı burada devreye giriyor. Buzdolabınızı açtığınız ilk gördüğünüz yiyeceğe gözünüzün kayacağını ve elinizin oraya gideceğini biliyoruz. Bu sebeple kalorisi fazla yiyecekleri ne kadar arkalara koyarsanız onları yeme olasılığınızı o kadar azaltırsınız. Kısacası buzdolabınızı sağlıklı yiyecekleri ön taraflara, size kilo olarak dönecek olduğunu düşündüklerinizi arka taraflara koyarak baştan düzenleyin.

Renkli tabak ve çanaklar kullanın!

Araştırmalar gösteriyor ki eğer tabağın rengi ile tabağa koyulan yemeğin rengi birbiriyle zıt olduğu takdirde insanlar tabaklarına normalden daha az yemek koyma eğilimine sahipler. Zira araştırma da yemekle tabağın rengi aynı olduğunda insanların ne kadar yemek koyduğunu fark edemediğini, bu sebeple olması gerekenden fazla yediklerini söylüyor. Siz ne olur ne olmaz, farklı renklerde tabakları mutfağınızda bulundurun ve sofranızı da ona göre hazırlayın. Araştırmalar gösteriyor ki eğer tabağın rengi ile tabağa koyulan yemeğin rengi birbiriyle zıt olduğu takdirde insanlar tabaklarına normalden daha az yemek koyma eğilimine sahipler.

Sadece renkli olması yetmez: Küçük tabakları tercih edin!

Sonuçta tabak ne kadar büyükse o dolana kadar yemek koymaya meyilliyiz. İnsan psikolojisi böyle planlanmış, yapacak bir şey yok. Zira küçük bir tabağa konulan aynı porsiyon yemek size büyük tabağa konulandan çok daha fazlaymış gibi gelecek ve karnınızdan önce gözünüzü doyuracak. Büyük ihtimalle aynı porsiyonu daha büyük bir tabağa koysaydınız “Bununla doymam ben” diyerek bir kaşık daha alacaktınız. Yine iyisiniz.

Yemek masanızın yakınında mutlaka müzik dinleyebileceğiniz bir alet bulundurun!

Radyo olur, laptop’ınız olur, hatta cep telefonunuzdan bile faydalanabilirsiniz. Yeter ki yemek yerken slow müzik dinleme alışkanlığı edinebilin. Özellikle slow müzik dedik, çünkü araştırmalar insan davranışlarının dinlediği müziği taklit etme güdüsüne sahip olduğunu gösteriyor. Yani yavaş müzik dinlerken yemeği daha yavaş yiyor, tam tersine hızlı tempolu müziklerde tabağınızı saniyeler içinde silip süpürüyorsunuz. Özellikle “Çok hızlı yemek yiyorum, o da bana kilo olarak geri dönüyor” diyenler bu yöntemi bir denesin deriz 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir