Kızartmalar, büyük porsiyonlar, cazip tatlılar, alkol ve şekerli içeceklerin kilo aldırmasında şaşırtıcı bir durum yoktur.
Ya da fiziksel aktiviteyle harcadığımızdan, daha fazla kalori alıyorsak şişmanlamak garip bir şey değil.
Peki ya düzenli fiziksel egzersiz ve kalorilerin kontrol edildiği sağlıklı bir diyete rağmen kilo aldığınızı görüp tartıya çıktığınızda durumu nasıl açıklarsınız?
İşte düzenli fiziksel egzersiz ve orantılı kalori alımına rağmen kilo almanın 7 muhtemel sebebi…
Hipotiroidi!
Tiroid bezinden salgılanan hormonlar, yaşamsal önem taşıyan hormonlardır. Düzenli çalışmadıklarında hızlı kilo kaybı, kalp çarpıntısı gibi sorunlara yol açabilecekleri gibi hızlı kilo alma, kilo vermede yavaşlık, saç dökülmesi, kabızlık ve depresyon gibi birçok sağlık sorununun temel nedeni de olabilirler.
Tiroid bezlerinin yavaş çalışması durumunda gözlenen hipotiroidi hastalığı hızlı kilo almanıza, sık kabız olmanıza ve egzersiz için kolunuzu kaldıracak enerjinizin olmamasına neden olabilir. Bir otoimmün hastalık olan haşimato tiroidi de oluşma mekanizması farklı olsa da aynı sonuçlara yol açacaktır.
Gerçekten düzenli diyet ve egzersiz yaptığınız halde kilo vermekte başarısız oluyor iseniz mutlaka bir iç hastalıkları uzmanına gidip tiroid bezi fonksiyonlarınızı kontrol ettirmelisiniz. Eğer bir problem var ise iç hastalıkları uzmanı sizi endokrinoloğa yönlendirerek gerekli tedaviyi almanızı sağlayacaktır.
Tiroid problemlerine dair tedavi başladığında kilo vermeniz de bir ivme kazanır.
İnsülin Direnci!
Kan şekerini ayarlayan temel hormon olan insülin pankreastan salgılanır. İnsülinin fazla ve kalitesiz salgılanması ise insülin direncine sebep olur. İnsülin direnci, kilo vermeyi zorlaştıran en temel etmenlerden biri olmakla birlikte Dünya’da görülme yüzdesi gün geçtikçe artmaktadır.
Yoğun karbonhidrat tüketimi, karın kısmında yağlanma ve hareketsiz hayat insülin direncinin en temel sebepleridir. Karın bölgenizde yağlanma varsa, bel çevreniz gün geçtikçe kalınlaşıyorsa, yemekten hemen sonra uyuklama haliniz sıksa, durup dururken acıkıyor ve tatlı krizlerine giriyorsanız mutlaka bir doktora başvurup, kan şekeri ve insülin değerlerinizi ölçtürmelisiniz.
İnsülin direnci çözülmediğinde uzun dönemde Tip 2 diyabet hastalığına neden olur. Gerekli tedavi; doktor kontrolünde ilaç tedavisi, diyetisyen kontrolünde tıbbi beslenme tedavisi ve düzenli egzersizdir. Bu üç basamaklı tedavi uygulandığında siz de herkes gibi normal hızlarda kilo kaybetmeye başlarsınız.
Demir Anemisi!
Halk arasında kansızlık olarak bilinen demir anemisi özellikle kadınlarda oldukça yaygın görülür. İştahsızlık ve kilo kaybına yol açabileceği gibi kilo alma, halsizlik, saç ve tırnak sorunları, odaklanmada problemler, dikkat süresinin kısalması gibi sonuçlara da neden olabilir.
Demir, vücutta oksijen taşıyan temel elementtir bu nedenle de yetersizliğinde metabolizmanın yavaşlaması beklenen bir durumdur. Gerekli demir desteği tedavisi yapıldığında sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz ile kilo kaybetmek kolaylaşır. Ancak demir takviyesi mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır, çünkü vücutta fazla demir de ciddi sağlık sorunlarına yol açar.
D vitamini Yetersizliği!
Tüm Dünya’da D vitamini yetersizliği giderek artan bir sağlık sorunu olarak gündemimizde yer alıyor. Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar D vitamini yetersizliğinin kilo almaya meyilli hale gelmeye yol açtığını ve kilo vermekte güçlüğe neden olduğunu göstermiştir.
Kan D vitamini seviyeleriniz düşük ise doktor kontrolünde D vitamini desteği kullanmalı ve fırsat buldukça günde 20 dakika güneşlenmelisiniz.
Prolaktin Yüksekliği!
Prolaktin, emzirme döneminde süt salgısını sağlayan hormonlardan biri olup, doğum yapmayan kadınlarda normal seviyelerde salgılanır. Eğer normal seviyelerin üzerine çıkarsa, kilo vermede ciddi sıkıntılar doğurur.
Her yolu denedim ama kilo veremiyorum diyen kadınların bir jinekologdan destek alıp gerekli hormon tahlillerini yaptırması ve eğer prolaktin değerleri yüksek ise bir endokrinoloğa başvurması gerekir. Gerekli tetkikler yapılıp, ilaç tedavisi başlatıldığında zaman içerisinde sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz ile kilo kaybetme durumu düzene girer.
Mikrobiyota Sorunları!
Bağırsaklarımızın ikinci beynimiz olduğu kanıtlandığından bu yana bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar hız kazandı ve sağlıklı bağırsakların sağlıklı kilo verme konusundaki önemi gün yüzüne çıktı. Bağırsak mikrobiyotası bozuk kişiler, düzgün olan kişilerle kıyaslandığında kilo almaya çok daha yatkın bulundu. Eğer bağırsaklarınızın sağlıksız olduğunu düşünüyor iseniz düzenli probiyotik kullanmaya başlayın. Ayrıca miktobiyotanın değişmesinin zaman alan bir süreç olduğunu unutmayın ve sabırlı davranın.
Reaktif Hipoglisemi!
Reaktif hipoglisemi, yemekten hemen sonra kan şekerinin ani düşüşü şeklinde tanımlanabilir. Hipoglisemi sorunu yaşayan kişiler, diğerlerine göre daha sık acıkır, daha fazla tatlı krizine girebilir hatta sporda halsiz, bitkin düşebilir, bayılabilir.
Bu nedenle hipogliseminin diyetle yönetilmesi hem düzenli kilo verebilmek hem de hayat kalitesinin yükseltilmesi açısından çok önemlidir. Hipogliseminiz olduğundan şüpheleniyor iseniz gerekli tahlil ve tedaviler için bir iç hastalıkları uzmanından yardım almalı ve hipogliseminiz için uygun beslenme planını oluşturmak için bir diyetisyene danışmalısınız.