Evde kalıp, dışardan kendimizi uzak tutmanın en sağlıklı olduğu bu dönemlerde hepimiz sıkıntıdan patlamamak için evde neler yapabileceğimizin peşine düştük. Bunun için hepimizin aklına ilk gelen fikir tabii ki evde film gecesi yapmak!

Film izlemek harika bir fikir tabii ancak film seçmek herkes için bir kabusa dönüşebiliyor. Özellikle arkadaşlarınızla ya da ailenizle birlikteyseniz, film seçmek 3 saat, film izlemek mümkün değil!

Biz de sizleri bu dertten kurtarmak için, zamanın sizin için su gibi akıp gitmesini sağlayacak, bazılarımızın gönlünde ve akıllarında silinmez yer edinmiş filmleri derledik.

Kayıp Kız

Yönetmen koltuğunda David Fincher’in oturduğu, baş rollerinde Ben Affleck, Rosamund Pike, Neil Patrick Harris gibi isimlerin bulunduğu; zamansız, derin mi derin, sıkı mı sıkı, her izlediğinizde yeni detaylar bulabileceğiniz, yeni hazlar alabileceğiniz bir film Kayıp Kız.
Gone Girl, konusu itibariyle bakıldığında, mutlu başlayan ve evliliğe dönüşen bir ilişkinin sıra dışı değişimini incelerken, evlilikte kadın ve erkeğin rolü, çiftlerin evliliğe bakış açılarında zamanla meydana gelen değişimler ve aldatma kavramlarına da ince dokunuşlar yapar. Buna ek olarak; hikaye kurgusu içerisine yerleştirilen gizem ve çözülmeyi bekleyen ipuçları, izleyicinin merakını yükselterek filme olan ilgi düzeyini arttırma yönünden büyük önem taşır.

Dünyalı

Dünyalı, düşük bütçeli ve tek mekanda geçen bir film olmasına rağmen ilginç konusu ile seyirciyi içine çekiyor. John Oldman, bir üniversitede yaptığı tarih profesörlüğü görevinden ayrılıp başka bir yere taşınma kararı alır. Veda etmek için evine gelen profesör arkadaşlarına da taşınmak istemesinin sebeplerini anlatır.

Arkadaşlarının meraklı soruları üzerine gizemini korumaktan vazgeçen John, neden taşındığını sonunda açıklar: yaklaşık 14.000 yıldan beri yaşayan ve hiç yaşlanmayan bir ölümsüzdür. Ortaya attığı bu iddia arkadaşları tarafından sorgulanacak ve hepsi John’un delirmiş ya da kendilerini sınıyor ya da en kötüsü doğruyu söylüyor olma ihtimalleri arasında gidip geleceklerdir.

Özgürlük Yolu

Into the Wild, bir metropolden vahşi hayata, kirlilikten saflığa ve temizliğe dönüş hikayesidir. Önemli bir üniversiteden dereceyle mezun olan Christopher aynı zaman başarılı bir atlettir de. Mezuniyet sonrası verilen bir davette ailesine istediği hayatın bu olmadığını, bir şeylerin eksik ve yanlış olduğunu söyler. Genç adam tüm mal varlığını hayır kurumuna bağışlayıp sahip olduğu her şeyi evinde bırakarak bambaşka bir hayata doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Alaska’nın ıssız ormanlarında sona eren bu yolculuk esnasında ve sonrasında Christopher, hayatını kökünden değiştirecek bazı kişilerle tanışarak, hayatın anlamını ve ölümün kaçınılmazlığını en sert haliyle deneyimleyecektir.
Ünlü oyuncu Sean Penn’in yönetmenliğini üstlendiği, iki dalda Oscar’a aday gösterilen filmin başrollerinde Emile Hirsch ve Vince Vaughn bulunuyor…

Enigma

II. Dünya Savaşı Nazi Almanyası’nın hakimiyetinde birden çok cephede çok çetin biçimde devam etmektedir. İngiliz İstihbaratı tüm yoğun çabalarına ve yüzlerce kişiyi çalıştırmasına rağmen Almanların kullandığı Enigma şifreleme sistemini çözmeyi başaramamıştır. Almanların çok gizli bir biçimde şifrelediği bu yazışmalar, İngilizlere ve müttefiklerine çok ağır kayıplara mal olmuştur. Çözüm olarak İngiliz hükümeti Deniz Kuvvetleri Komutanlığı çatısı altında ülkenin en iyi şifre çözen beyinlerini ve kriptoloji uzmanlarını toplar. Bu isimlerden biri de farklı çalışmalarıyla tanınan ve kendi yöntemlerinden ödün vermeyen genç profesör Alan Turing’dir. Turing’in ekibe katılması dengeleri alt üst edecek ama o güne kadar hiç denememiş büyük çaplı bir girişimin de kapısını aralayacaktır.

Limitsiz

Ya bir hap sizi daha zengin ve daha güçlü kılabilseydi? Eddie (Bradley Cooper) perişan halde yaşayan New Yorklu bir yazardır. Ancak günün birinde beyninin tüm kapasitesini kullanabileceği bir ilaçla tanışır. Bu sayede paraya, akla, çekiciliğe sahip olur. Fakat Eddie kısa bir süre sonra sonsuz güce bedelsiz sahip olunamayacağını anlar…

Zindan Adası

“Departed-Köstebek” ile Oscar ödülü kazanan yönetmen Martin Scorsese’in yönettiği “Shutter Island-Zindan Adası”nda, Massachussets sahili açıklarındaki bir adada suç işlemiş akıl hastalarının tedavi edildiği hastanedeki bir katilin esrarengiz şekilde kayboluşunu soruşturmakla görevlendirilen Teddy Daniels (Leonardo DiCaprio) ve Chuck Aule (Mark Ruffalo) adlı iki polisin baş döndüren hikayesi konu ediliyor.

Truman Show

Truman Show konusu açısından bakıldığında diğer tüm örneklerden farklı olduğunu gösteriyor. Truman isimli karakterin hayatı adeta cennetten bir kesit gibidir. Kendisi gibi bazı insanlarla beraber bir adada yaşamını sürdüren Truman’ın neredeyse hiçbir derdi yoktur. Fakat içerisinde bulunduğu bu hayatı gerçek zannederek uzunca bir süre bunun tadını çıkaracaktır.

Televizyon sektörüne ve televizyondan insanlara gösterilen sahte cennetlere büyük bir misilleme olan filmin konusu teorik olarak budur. Truman bir adaya yerleştirilmiş ve seyirciler tarafından izlenmektedir. Kesinlikle bunun sahte bir yaşam olduğunun farkına varmaz. Her şey o kadar güzel ilerlerken bir gün aniden babasını görür. Tek sorun ise babası daha önceden ölmüştür.

Herkesin aklına kazınan sahnelerden birisi olarak buzdan merdivenleri tırmanışı ve büyük bir ışığın yıldız ismiyle gökten düşmesi insanların kafalarında soru işaretlerini canlandırmaya başlamıştır. Gerçekle gerçek olmayan arasındaki ince çizgiyi Truman Show hepimizin yüzüne bir tokat gibi çarpmayı başarıyor.

 

.

1 Yorum

  1. Süleyman HİCRİ

    18 Mart 2020 at 08:47

    Hep güzel bilgiler paylaştığınız teşekkürler,Bu ev hapsinde olduğumuz dönemde yine bizim için araştırma yapıp sıkılmamamız için güzel filimler önermeniz içe izlememiz için yaptığınız çalışmalardan dolayı minnettarız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir